Can Yiğit Tunçman: Merhaba Dato nasılsın? Kısa süre önce 15. İstanbul Şiir Festivali’nde beraberdik. Sana şiir hakkında birkaç soru sormak isterim. Sana göre Şiir nedir? Kime şair denir? Şair ve şiir kavramlarına bakış açın nasıldır? Şiirin dünyayı şekillendirmedeki gücü nedir?Günümüz dünya şiirinin geleceğini nasıl görüyorsun? Şiir yıllara meydan okuyabilecek mi? Şairin arayışı sonsuza dek sürer mi?Şiirin sanattaki yeri nedir ve Gürcü şiiri günümüz şiirinin neresinde? Ülkenizde yaşam sosyal, politik ve kültürel açıdan nasıl? Bunlar bir şairin şiirini ne ölçüde etkiliyor?Şiir yazmak için sana ilham veren şeyler nelerdir? Şiir nasıl yazılır?En sevdiğin şairler kimlerdir? Genç şairlere şiirle ilgili önerilerin nelerdir ve şiiri daha iyi anlayabilmeleri için kimleri okumalarını tavsiye edersin? Bu sorular kapsamında bana “şiirden” biraz bahseder misin Dato?
Dato Maghradze:
Sevgili Can, Dostluğumuzun bir nişanesi olarak sorularına mutlulukla cevap vermeye çalışacağım. Yanıtlarımın edebi bir analiz olma iddiası taşımadığını vurgulamak isterim. Bunun yerine, bir şairin duygularını ve bakış açılarını sunuyorum.
Şair olmak sadece bir meslek değil, bir ruh halidir. Büyük hikâyelerde ayrıntılar gizli kalır, ayrıntılardan ise büyük hikâye ortaya çıkar. Hatta bir döneme, o döneme ait, yayımlanmamış tek bir dize, gelecekte ışık tutabilir. Tutku teorisine ve göksel çekim yasasına göre, aşk sonsuzluğa doğru ilerler ve şiirde şu şekilde ifade edilebilir:
Aşk = enerji + ilham + mc² ± ∞
Hiçbir bilim insanı, bir şair tarafından bilim dünyası için hazırlanmış bu tuhaf formüle itiraz edemez. Aşk, bilim ve mantık diliyle açıklanamaz ve onun cazibesi tam da gizeminde yatar. Dünyada aşkın dilini yalnızca şairler bilir ve yalnızca onlar gökyüzünde duyduklarını yazıya dökebilir ve çağdaşlarıyla paylaşabilirler.
Benim için şiir, bugün çok moda ve yaygın olan nevrozun okuyucularla paylaşıldığı bir geçici bir durum değil. Aksine şiir benim için bir hayatta kalma aracıdır ve bu böyle olmaya devam ediyor. Günümüzün değer krizi bağlamında şiirin hayati bir misyonu var: Şiir, modern insanı iyi ile kötüyü ayırt edemez hale getirmeyi amaçlayan eğilime karşı çıkabilir ve bu eğilim karşısında şiir, hayatta kalma misyonunu benimseyebilir. Bir anın içindeki sonsuzluk gibi. Bir damladaki okyanus gibi.
Şiir, aynı zamanda vatandaşın içindeki insanı kurtarmak için de çabalamalıdır. Tanrı insanı yarattı. Devlet ise vatandaşı kavramını oluşturdu. Şiirin birincil görevi vatandaşın içindeki insanı kurtarmaktır.
Türk şiiri ve edebiyatı ile ilgili olarak Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal’in eserlerinin üzerimde kalıcı bir etki bıraktığını söylemeliyim. Türk Don Kişot’u İnce Memed’in karakteri başlı başına dikkat çekici…
İstanbul’daki Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde, Türkçe kitabımın tanıtımı sırasında, günümüzün en iyi şairlerinden biri olan Atol Behramoğlu’nun bir konuşma yapması benim için büyük bir onurdu. Ayrıca Türk şiirinin parlak temsilcilerine de teşekkür etmek isterim: Hilmi Yaruz ve Ahmet Telli.
Gürcistan’a gelince,
Jeopolitiğimizin Gürcü kültürünün karakterini önemli ölçüde şekillendirdiğine inanıyorum. Tarihsel olarak İpek Yolu Gürcistan’dan geçmiş ve çeşitli ticaret kervan yolları ülkemizde birleşmiştir. Burada Batı ile Doğu buluştu ve ortaya büyüleyici bir kültürel etkileşim çıktı.
Bunun açık bir örneği, 12. yüzyılın Gürcü kültürel ve siyasi rönesansının ‘Altın Çağı’nın başlıca eseri olan ‘Panter Postlu Şövalye’nin yazarı Şota Rustaveli’dir. Şota Rustaveli’de Firdevsi’deki Platon’daki bakış açılarını görürüz.
Geçenlerde seninle beraber katıldığımız 15. İstanbul Şiir Festivali’nde neşeli bir yorumda bulundum: Bir Gürcü olarak bazen kendimi Boğaziçi’nde, Batı ile Doğu arasındaki uçurumda vaftiz edilmiş gibi hissediyorum.
Gürcistan, keşfetmek isteyenler için çok sayıda büyüleyici ve kayda değer hazineye sahiptir. Burada, Gürcistan’da, görkemli Kafkas Dağları, güzel deniz kıyısı, Gareji çölünün kurak manzarası, Kakheti’nin bereketli tarlaları uyumlu bir şekilde bir arada bulunuyor.
Burada halk hala çağlar boyunca yankılanan çok sesli şarkıları söylüyor. Burada hala geleneğin ebedi bir şimdiki zaman olduğuna ve asla geçmişte kaybolmayacağına inanıyoruz. Burada, bir dostla üzüntü ve sevinci paylaşmak hala samimi ve gösterişsizdir. Burada şiir hayatta kalmayı temsil eder ve okuyucuya geçici nevrozlar yerine derinlik sunar.
En sevdiğim şaire gelince, basit bir cevabım var: Eğer öbür dünyanın gümrük kontrol noktasında tanıdık bir yüzle karşılaşacak olsaydım, yanımda Arthur Rimbaud’nun bir kitabını getirirdim. Kısa zaman içinde seninle tekrar görüşmek dileğiyle.
Can Yiğit Tunçman:
Bu güzel sohbet için teşekkürler Dato. Görüşmek üzere. Şiirle kal.